Terk-i diyar
Hoşgeldiniz..
P.S. I love you..
28 Nisan 2012 Cumartesi
Sıradan Basitlikler
Askeriyeden sonra küstün sandım seni kelimelere..
Hayat boş ve elde birşey yok diyeceksen hiç karalama güzelim bembeyaz sayfayı..
Boş ümitlerden satın alınabilecek basit insanlardan da bahsetme..
Onlar;
Tek pozun kölesi,
Tek sözün efesi,
Hep şımarık ötesi,
Tek çekim nefesi,
Gezdiği yerleri,
Tatmini popülaritesi,
Bıraktığı sevgilisi,
Gösteriş delisi,
Sevgi abidesi,
Acıların viranesi,
Hep odak merkezi,
Hep paranın çekimi,
Birbirini çekemez,
Suratlara gülümseyiş,
Arkasından kalaylayış,
Vasıf gösterme maratonu,
Mükemmel bir pazar yürüyüşü,
Gezdim gördüm, dedi kodu,
Şuyum oldu buyum oldu,
Boş sayıların ifadesi,
Banelleşmiş ölü insan ordusu..
Neden anlayış yoksunu?
Nedir bu sınıf korkusu?
Hoşgörü yoksunu,
Varı yoğu birası alkolü,
Gezdiği gördüğü yerlerin fotosu,
Ortamı, mekanı, egosu..
Bu basitleşmenin çabası niye?
İki kelâm yoksunu gösteriş kime ve niye?
Gülümsüyorum ihtiyacı hoşgörü olanlara..
Yer çekimine maruz umutsuz varlıklara..
Adım bahşetsin öngörüye hoşgörü,
Kara deliğe sürüklenmiş yalnız gezegenlere..
Hızla insanlıktan uzaklaşıp ardına bakmadan kaçanlara..
Emeli doğrultusunda hareket eden serbest dostlara,
Paranın kendime çektiği basit arkadaşlara..
Kendi uydurdukları düzende nefessiz kalanlara..
18 Nisan 2012 Çarşamba
Hayalekmek
Koşup yoruldum diyip kenara çekilmeyi mi anlattı sana okullarda gösterdikleri dersin?
Hiç farkeder mı, neyse ne, yüzüne damlaları veya güneşi vuran mevsim?
Anlık günlük mevsimlik değil ki sevgim?
İki sade göz olsun yanımda, bir de elimi bırakmayacak eli,
Nefesi hiç eksik olmasın, omzuna da yaslanayım sevgili,
Öfke veya nefrete yenik düşmez hiç bir zaman kıymeti,
Tam destek verir gönlüne, bileklerine candır hikmeti.
Beden yaşlansa da ne olur ki gönül senin ellerinde,
Aklım yine yoğun işlerden, kelepçeler ellerimde,
Taktırmam kendime tabiii ki, onunla hayatı esir edicem,
Bize güzel yuva kurup mutluluklar resmedicem,
Gül kokulu çiçekler süsleyecek bahçemizi,
Savaşların bittiği yüzlerin gülümsediği,
Dilek için atmadım hiç para, pek de inanmam ama,
Tırnaklarımla da olsa gün yüzüne çıkaracağım planlanmış geleceği.
7 Nisan 2012 Cumartesi
Mevlana edited
ya da hoşgörüden çok öfke,
Nedensiz düşmanlık gütmesem de,
Sevgi beslemem ben olur olmaz her şeye..
Haktan yanayımdır her zaman
ve de tabi ki de hakikatten.
Hak edenin hakkı olduğuna inanırım bu yüzden..
Sunulmayacak kadar değerlidir sevgi hak etmeyene..
4 Mart 2012 Pazar
Gün yüzüne gülüyorum her zamanki gibi, kalmadı gözümün feri..
Buyursun uğruna ağaran saçlar ve hoşgeldin yine yeni bir şafak vakti.
Sevindirecek sabahında tüm zamanın sayılı esirlerini,
Ciğerlerimden sökülüyorken yaşam sevinci,
Sokulur fiyatı biçilebilen ucuz bir sevgi.
Biraz vakit kaybından ibaret hepsi belki,
Sadece ismi cismi önemsiz boş bir tekpi,
Geriye elde kalanımız ise neydi?
Siyah beyaz anıların bıraktığı etki.
Sanki tadına doyamadığım üç beş zeytin ve peynir,
Beni ahengine davet eder bu güzel mevsim,
Kötü bahsetmeyi sever insan lakin bu sefer yüzün gülsün bendim.
Evet, en güzel gülsün diyen bendim,
Derken ruhunun derinliklerine indim.
Tüm gücümü sandın emdin,
Hikayede asıl küstah olan sendin,
Artık söndürme zamanı şamdan,
Bekle belki gelir geri, ayrılma camdan,
Can ederi yüksektir üç beş para puldan,
Kararı kadarınca yeterli bu kadar defol git şimdi burdan..
3 Mart 2012 Cumartesi
Güzele itaat
Sıcağı sıcağına sürekli kötü öne sürülür?
İnsan elindekilerin değerini bilmeyecek kadar kör mü ya da
Haricini kendisine saklayacak kadar nankör müdür?
Sorusuna cevap vermeye meğilim yok,
Bir resmine baka kalarak geçirdiğim dakikalarım çok,
Az öfke yanında kavrulmuş çoğa karnım tok,
Hayatta var olma sebebime diyemem çok.
Yaprağın kanadının dört olamayacağı tam bir yalan,
Acılardan yandım döndüm lakin şimdi hepsi geride kalan,
Ömür dediğin iki güzel anı ve bir tek seninle yanan,
İyisine kötüsüne kısacası hepsine karşı ayakta kalabilecek olan.
4 Haziran 2011 Cumartesi
Gücün Tarifi Yok
Kıyafetsiz tertemiz bir çocuk gibi kendilerine bahşedilecek senaryoyu oynamaya hazırlanıyor kağıtlar içten içe gülümseyerek.
Kalem mi tutukluluk yapmış ? Kağıt da şaşkın.. Bu sefer yazılmayacakmış kafiyeli sözler,
Gaye bulundurmadan öyle içimden geldiği gibi,
Dans da etmeyecek kelimelerim bu sefer,
Bir Can'la konuşuyorum sadece,
Kar soğuğunda donmayacak, bunaldığında serin kalabilecek kadar canlı..
Hani şu yorulmak bilmez sporcular olur ya, diskalifiye olurlar ortaya çıkınca aldıkları enerji verici maddeler..
Onlara benziyorum bu tarafımla, böyle yorulduğumu göremeyecekleri kadar koşabilirim gibime geliyor.
Kendimi övme satırlarım olmacak bu kısımlar hayır,
Komuta yetkisini de kullanarak söylemiyorum bunları, bu sefer düşman yok,
Yapılacaklar yok, emir ve rütbe ilişkisi de yok.
Hayır boş boş lafların döngüsüne de girmeye gerek yok.
Anaforlarda sıradan insanları eleyerek herkesin okumasını istememek amaç tam olarak.
Şimdi kapıyı kapatabilirsen sevinirim hırsla satırlarımda gezinen yabancı, ben.. sesleri dinliyorum..
Bilincini kaybetmeyeceğini ve düşmeyeceğini bilmek güven verici bir şey,
Küstahlığa yol açmasına da engel olunması gerekecek cinsten.
Korkulacak bir yönü yok aslında, aksine sıcacık, insanı akışına kaptıran, tatlı bir meltem gibi.
Günümüzde ortalığı kavuran bunaltılar gibi değil,
Isıtan ama yakmayan yakan ama terletmeyen terleten ama aslında serinleten bir tasvir bu, kelimeleri dahi bocalatabilecek kadar ilginç.
Kimisi yürek demiş zamanında kimisi akıl lakin bu kadar basite indirgenebilecek kadar sıradan değil durum.
Bir benlik söz konusu..
Ben ya da sen öznesine göre hareket etmesi çok zor şimdi, öncesi yok, biz..
Hareketlere dayalı o'dur budur bundan iyidir böylesi iyidir demek de kabak tadı verici hareketler.. Hiç gerek yok.
İki renk düşün lakin fırçasını da bir amatöre yakıştırma lütfen,
Zorla birbirine karıştırılmış gibi değil de mükemmel bir bilgisayar yazılımı ile kontrol edilerek dans edenleri olur ya hani böyle dakikalarca ağzından kaçırdığın garip efektlerle beraber izlersin.
Öyle bir şey tanımlamaya çalıştığım.
Hatası yok, doğrusu, yolu yok, çamuru yok, çukuru, tümseği, yapılması gerekenler yok, olmaması gerekenler yok.
Sadece kendin olmak var, sonrasında gelen garip bir uyum var.
Direnmek, çabalamak, asileşmek, kendini değişmemeye zorlamak da var.
Negatif tanımlamalar da içerebilir sorun değil, sadece bu ve benzerlerini sivri mızraklarla değil, sedefle kaplayarak sunmak var.
Batırmak, kanatmak, acıtmak vesaire yok bu hikayede.
Uyum.. Tıpkı uyuduğunda olduğun kadar savunmasız halinle içerisinde olduğun uyum.
Göz kapaklarını içine camlar batacağından çekinmeksizin rahatça kapatabilmek,
Nefessiz kalacağından korkmadan koşabilmek,
Üsümeyeceğini bilerek giyinebilmek,
Acıkacağını düşünmeden susuzluk çekmeyeceğini bilerek yaşayabilmek,
Kendine vakit ayırmasan da mutlu olabilmek,
Çenen kırılsa bile yüzüne gülümseyebilmek,
Üstüne çığlar da yağsa altından kalkabilmek,
Tüm Dünya saldırsa dahi hepsini püskürtebilmek kademesinde,
Tanımlaması zor bir güç bu. Süper karakterler bile halt etmiş yanımda dedirtebilecek kadar küstah gelen.
Adını Öyküm koydum, gerisi teferrüat.
İyi ki varsın ve benimlesin sevgilim.
3 Haziran 2011 Cuma
Yine Tepki
Toz ve dumanlar arasında birer acizler, sanıp büyük görüntüleri,
Bir boş kovanı arkada bırakıp çığlık çığlığa ilerleyen mermi misali,
Esen rüzgar eşliğinde arıyorlar bir bedeni.
Hevesleri sivrilten, delik deşik yaralarından kanayan egoları derdi.
Algıları karışık dalmış bu yola, ayırd edemez berkemali.
Hepsi geride kalmıştır onun için abi, kardeş, dost, arkadaş, sevgi,
Para, şöhret, ün peşinde karakter eritmeye devam eder ağustos böcekleri.
25 Nisan 2011 Pazartesi
İstemiyorum uzaklara gitmek
Yol çizgisi takibinde, kaşları çatık,
Titrek eli gizler kalbi buruk,
Bulutlar ben yutkunmadan dağılın gözümden artık.
Özlemek dediğin basit bir kelime yokluğun karşısında,
Yamamaya çalıştığım boşluğum yırtılıyor adım adım uzaklaştıkça,
Sözlerim de artık çıkmıyorlar evinden dışarı,
Kısık bakıyorum ben de zaten sen yokken gün ışığına..
To be continued..
30 Mart 2011 Çarşamba
Çıktık Yine Yollara - Norm
Yaşıyor bu sözler
Anlat hadi onlara
Ne diyor bu gözler
Yollar anlatır her bedende farklı kavgası,
Beni de ağlatır yanmayan bu sokak lambası,
Damgasıdır dik yokuş şehre uzak bölgeler,
Köşe başinda 10 yaşinda kimlik ariyo gölgeler..
Doğmayan hayallerin, cehennemin tam ortası,
Seni de korkutur mu olmayan hayat sigortasi,
İlgisiz bu devletin bak ilgisiz konutlari,
Beşikten atlar uçuruma varoşlarin umutlari..
Kapitalist beyinlerin zekasinin bi sonucu bu.
Dengesiz terazi düşman etti insan oğlunu.
Ve sistem öyledir ki bedeni asgari çalıştırır.
Öküz de servetiyle görgüsüz sidik yarıştırır.
Boldur ülkemin politikayla kuyu kazanları,
Bi günde gündem estetik ve sosyetik sazanları,
Yazar mısın Beyaz Sarayda orucunu bozanları?
Yazar mısın ki sen "yazar" misin, basın kitaplari?
Çiktik yine yollara
Yaşiyor bu sözler
Anlat hadi onlara
Ne diyor bu gözler
Kavgalar ve zor yaşam sebeb geçim sıkıntısı,
Bir iş bir evdi sadece mutluluk takıntısı,
Sokaklarında büyüdüm hep adımlarımla büyüdü rap
Ve yürüdügümde sahnelerde belgesel gibiydi hep..
Kulaklarımda senfoni, çocuk, silah, siren sesi,
Dudaklarımda bir küfür ki bak hayat fakültesi,
Master'ım bu burjuva sanatta gerçek arıyosan,
Gözlerimde cümle çok yazma dilimi biliyosan..
Kalbinizle yüzleşin varsa bölsün uykumu,
Çelik kapıyla korumalar zekana denk çözüm bu mu?
Ülkemizde sayenizde gelecek oldu bilmece,
Onur, şeref bir erkek ismi değildir ve sadece...
Susmayın sanatçılar duydu işte kitleniz,
Söze gelince ortalık stardan hiç geçilmiyor,
Hesap sorun ve kafa yorun duyarlılıkta göreviniz,
Satış düşünce korsan almayın demekle bitmiyor.
Dinleyin siyasetin tepkisiz esirleri,
Caddelerde boş gezen çaresiz nesilleri,
Yarattiniz ne yaptiniz bu topluma bi çık ta gör,
Her sokakta korku her bedende farklı sorgu var..
Buna kader diyen kesim empati ile izlesin,
Bi çok beden hayalleri ile sahneden yok oldular,
Dikkat et hayat sana da böyle tablo çizmesin,
Renklerin degişmeşin bu rap sizinle ghettolar..
17 Mart 2011 Perşembe
Öykümsun
Öylesine tasvir edilemeyecek, o kadar güzellik var ki kirpiklerimi üzerine çevirdiğim,
Es geçemem sensizliğin tütsüsü eşliğinde burnuma gelen deniz kokusunu da lakin,
Keşke nefesini de boynumda hissedebilseydim be sevgilim..
Koşarken de kolay değil artık nefesim daralıyor bariz üç beş durak gidince.
Turuncu yanağımdayken harala gürele gittiğim anlara nazaran hamladığımı düşünmek doğal olan biliyorum,
Sensiz yarım nefes alıyorum ağrıyıveriyor hemen ciğerlerim neyleyim.
Beş para da etmez sanmasınlar hemen aman ha..
O kadar ucuza kapatamaz kimse beni.
Gülümsedim hafiften bak hala mı biraz agresifim..
Tablo çok karamsar değil evell Allah iyileşiyorum bir yandan hızlı bir şekilde tabi ki de,
Bastıramıyorum bazen sesleri böyle ne yapayım seni çok özledim =(
26 Ocak 2011 Çarşamba
Önsözü yitik kişi: Ü
Korkun olmasın leydim, akıtmasın yaşlarını,
Dünden efkarlı garez içim levhi,
Sanma endişe ve gusse içinde yaşarım ikilemi.
Kabr azabı yasla burulsa ebsâr, takat misal eritse karı,
Bırakma enginlerine naaşımı,
Savunsa eller nâmerdçe idamımı,
Düş üstüme n'olur yaralı adam layığı asıl rahm almalı.
Deliden emsal gül insanlara, şad mamulü esprilerimi zayıf kişi eşgallerine nescet,
Kuş aklı yoksunlara bol olsun lakin mecaz anlamayana n'olur anlat,
lgisiz zihinlere iyimserlik nakşet,
Vecd etki rüyasına mimarlık et mirât.
Velhasıl eşsizim,
Ben unutulursam neyleyim uykuyu?
Şarkılar içinde ismim raks dahi etse,
Aşk lâl güller ıtrını, levniyi alır,
Mizan ayarlanmaz susmaz asla nevha..
Daimi aşk,
Ben ızdırapların lânetiyle mütemerrid eylerim lakin
Istarla savaşların içindeki necmisakıp
Kanaâtkârâne ihtiyarlamazsa..
Sensin ebdâ nisâ iftihara..
Derler 'ey leylî insan, lahzada erişirsin rabba'.
Güzel 'inci'lirse buraya indirilsin,
Sonum en vicdansız işkencelerde, yokluğundan olur; rahat uyuyabilecek misin?
Ümit Can TÜRKER
24 Ocak 2011 Pazartesi
Kral eve döndü..
Neşe, sevinç, güzel haber beklentilerinin arttığı bir dönem,
Şimdiden bir şehvete kaptırmış kendini insanlar,
Bilmiyorlar dünyayı çevrelediğini sandıkları arsaları bir dönüm,
Bilmiyorum belki de alışılagelmişlikle benden de aynısını bekliyorlar..
Anlamıyorlar havanın soğuk olduğunu ve insanların üşüyebileceğini,
Anlamıyorum hiç mi kafasını kaldırıp da yukarı bakmıyorlar?
Tam ortasındayım ve dinleyebiliyorum yine sanırım yalnızlığın sessizliğini,
Onlar eğlenedursun, kapıma yığılmış karları temizlemekle meşgulüm.
Sobanın küllerini karıştıp köz görme çabasındayken gözlerim,
Sen şöminenin kenarında hediyelerini bekleyebiliyorsan,
Soğuktan çivi kesilse eller ve kar tutsa da kirpiklerim,
Ağlamam bile, en kötüsü burnumu çeker, gözlerimi kapatır giderim.
ÜcT
23 Ocak 2011 Pazar
Hey aşk..
Gelmiyordu söz dile ve görmüyordu göz bile.
Hiç bişey benim değildi hiç bişey de ben değildi,
Sen değildin sen bile. ben demezdim ben bile..
Yokluğun denizlerinde var oldum bir oltaya,
Tav oldum bir noktaya ve çekti beni de kuytuya.
Soyut somut bir similatörde dalmışım bir uykuya,
Çok garip bir yerdeyim et kemik bir haldeyim.
Tanrının bu sanatını insan harbi zorlamış,
Yapmacık bi sistemin hiç bi amacı kalmamış,
Hayat tiyatro sahnesi, dünya oyun bahçesi,
Oynayan çocukların neden sıfırlı karnesi..
Hep kötüydü derslerim, komikti üni. yıllarım..
Fiziği sevmemiştim hiç, dedim ki bomba yapmicam,
Evrenin bu sorununu duygusal cevapladım,
Çok güzeldi espirim de sevmemişti kel hocam..
Göze batınca susmayınca bana da kanca taktılar,
Sanki şimdi susuyorum.. Korkmam hiç bi kaçıktan !!
Ben bir mumdum aslanım, beni de böyle yaktılar,
Bende hırs yapıp bitirdim okulu sonra uzaktan..
Hiç bi oyunu ciddiye almamaktı tek suçum,
Pes etmedim ve bak hayat da ağlamaklı başlıyor..
Tayfalarca küfredin.. Sayfalarca vur koçum,
Çünkü Can çekiştikçe yerden daha da güçlü kalkıyor........
Hey aşk !! Sözlerimde saklı hep, sen elekle tart kumu,
Tam rüyaya daldım derken kim kaçırdı uykumu?
İlerledikçe yol kesen garip bi yolcu gitmiyor,
Gider dedikçe rol kesen bu yol senaryo bitmiyor..
Oynuyordu cellatı o göz görünce dağlayan,
Ellerinde bir çocuktum hıçkırıpta ağlayan,
Bak ayrılık kazanmadı ve sevgim hiç azalmadı..
Mesafelerde yetmedi o bugünü yarına bağlayan..
Dervişin semazenin hakka doğru döndüğü,
Yarım kalan bir çok kulun hasretinden öldüğü,
Düşünde kör bir ressamın hisleriyle gördüğü,
Küfr-ü aşk bu şairin mısralarda sövdüğü..
Hepsi sensin ay güneş gidince kalbe kim batar?
Ben bi çığlığım kulaklarında duyduğun kadar,
Sensizim ki bensizim ben aşka başka dairim,
Varlığın güzel bir sayfa bende böyle şairim.. ♪♫♪♫
3 Ocak 2011 Pazartesi
Cloud Computing
Cloud Computing Risk and Security Assessment Bulut Bilişim Risk ve Güvenlik Değerlendirmesi
Cloud Computing son dönemde yaygın olarak konuşulan bir teknolojidir. Ancak her ne kadar yeni yeni konuşulmaya ve hatta ürün olarak bizlere sunulmaya başlansa da Hosting ve grid computing olarak bildiğimiz eski iki teknolojinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Yani Cloud Computing marka olarak yeni ancak teknoloji olarak eskidir. Buradan kastımız tabi ki çözümlerin günümüz ihtiyaçları için yetersiz olduğu değildir. Özetle cloud computing dediğimiz zaman, kendi bilgisayarlarımız yerine verilerimizi global oyuncuların ( Microsoft, Google, IBM, Vmware vb ) bilgisayarlarında saklamak olarak özetlenebilir. Zaten bu makalemde genel olarak cloud computing nedir konusuna değinmeyeceğim. Çünkü bu konuda gerek makale, gerek webcast gerekse podcast’ ler yapmıştım ve nedir bu cloud computing derseniz aşağıdaki kaynakları kullanabilirsiniz
Podcast
http://www.cozumpark.com/blogs/podcast/archive/2010/05/02/podcast-cloud-computing-bulut-bili-imi.aspx
Webcast
http://www.cozumpark.com/blogs/videolar/archive/2010/10/18/webcast-cloud-computing.aspx
Seminer
http://www.cozumpark.com/blogs/videolar/archive/2010/11/07/seminer-cloud-computing-green-_3101_t.aspx
Makale
http://www.cozumpark.com/blogs/cloud_computing/archive/2010/12/26/cloud-computing-bulut-bili-im.aspx
Evet bu kadar temel bilgiden sonra asıl konumuz olan Cloud Computing güvenliği hakkında konuşmaya başlayabiliriz. Cloud Computing sunduğu yeni hizmetler ve esnek yapısı yanında bir takım riskler’ de taşımaktadır. Bizde bu makalemizde bu konuya odaklanacağız.
CC’ in sahip olduğu risklerin bir kısmı aslında geleneksel bilişim alt yapımız ile ortak risklerdir. Yani birazdan değineceğimiz bir takım riskler aslında mevcut it alt yapılarımız içinde geçerli olan risklerdir. Ancak tabiki verilerin ortak bir alanda tutulmasından doğan riskler tamamen CC’ ye özel risklerdir.
CC’ in risklerini daha iyi anlamak için özellikle Public Cloud üzerinden hareketle incelemelerimizi yapacağımızı unutmamamız gerekiyor. Bu nedenle kısa özetle tekrar CC çeşitlerine aşağıdaki resimden görebiliriz
Public Cloud; internet üzerindeki sunucular ile verilen cloud hizmetidir.
Private Cloud; Şirket bünyesinde oluşturulmuş sunucular ile verilen cloud hizmetidir.
Community Cloud; Burada bulut bilişim alt yapısı belirli kurum ve ortak hareket eden kuruluşlar tarafından paylaşılmaktadır. Topluluk üyeleri uygulama ve verilere erişebilmektedir.
Hybrid Cloud; Bir şirketin verilerin güvenliği vb nedenlere göre hem public hem de private cloud kullanması ile ortaya çıkan yapıdır.
Buradaki riskler genelde ortak olsa bile güvenlik konuları daha çok public cloud için geçerlidir.
Peki, nedir bu riskler ve bunları kaç ana başlık altında toplayabiliriz. Bu konuda dünya genelince kabul görmüş çalışmaları olan temelde iki firma bulunmaktadır. Bunlar Gartner ve Cloud Security Alliance’ dır.
Gartner bu konuda 7 ana başlık sunarken CAS ise 15 ana başlık ile konuyu incelemektedir. Ben ise bu makalemde sizlere Türkiye şartlarını da düşünerek en geçerli olarak kabul ettiğim ve her iki firmanın çalışmalarının özeti olan 8 ana başlık ile konuyu anlatacağım.
Bu başlıklar aşağıdaki gibidir.
1. Veri Güvenliği ve Gizliliği
2. Kimlik ve Erişim Yönetimi
3. Fiziksel ve Personel Güvenlik
4. Erişilebilirlik
5. Uygulama Güvenliği
6. Yasal Uyumluluk
7. Hizmet Sağlayıcı Bağımlılığı
8. Bant Genişliği ve Veri Transferi
Veri Güvenliği ve Gizliliği
Hizmet sağlayıcı müşteri verilerinin güvenliğinden sorumludur.
Public Cloud düşünüldüğü zaman ortak platformları kullanan müşterilerin birbirlerinin verilerini göremiyor ve değiştiremiyor olması gerekmektedir. Public Cloud için en büyük risk veri gizliliğidir. Bu konudaki tüm sorumluluk servis sağlayıcıya aittir. Bu noktada veri izolasyonunu başarılı bir şekilde yapması gerekmektedir. Bunun için kullanılabilecek pek çok yöntem bulunmaktadır ( şifreleme, sanallaştırma veya erişim yönetimi alt yapısı kullanılması gibi ). Yine servis sağlayıcı firma saklamış olduğu bu verileri yüksek erişilebilirlik hizmetlerinden kaynaklı olarak dünya üzerindeki diğer veri merkezlerine taşınması sırasında yine bu verilerin güvenliğinden ve sızdırılmamasından sorumludur.
Kimlik ve Erişim Yönetimi
Verilerin korunması kadar doğru kişilerin ulaşmasını sağlamakta önemlidir.
Burada bahsedeceğimiz risk aslında geleneksel it alt yapılarında da mevcut olan kimlik erişim yöntemleridir. Nasıl şirket organizasyonunuzda hangi verilere kimlerin erişebileceğiniz Access Control List ( ACL )’ ler ile belirliyorsanız aynı durum cloud içinde geçerli olmak zorundadır. Burada temelde iki çözüm bulunmaktadır, ilki mevcut cloud yapısına taşıyacağınız sistemleriniz için var olan kimlik erişim yönetiminin federasyon servisleri üzerinden cloud kimlik erişim yönetim sistemleri ile entegrasyonu veya cloud hizmeti veren firmaların size bu alt yapıyı sunması ile sağlanabilir. Örnekle açıklamak gerekir ise, bir portal uygulamanızı cloud’ mimarisine taşımadan önce var olan doküman kütüphaneleriniz ve buradaki izinler ya cloud üzerindeki portal alt yapısı ile izin bazında entegre çalışmalı ( mevcut izinleri alıp tanıyabilmeli ) veya sizin yapıyı bu mimariye taşımadan önce size sunulan web ara yüzlerinden kullanıcıları tanımlamalı ve ondan sonra taşıma işlemlerini gerçekleştirmelisiniz.
Fiziksel ve Personel Güvenliği
Yine bu konuda mevcut it alt yapılarımız için bahsedebileceğimiz risk ve güvenlik zafiyetlerindendir. Cloud mimarisinde ise fiziksel güvenlik çok üst düzeyde olduğu için bu konuda aslında çalışan ( personel ) güvenliği daha ön plana çıkmaktadır. Çünkü Cloud için kurulmuş veri merkezlerinin güvenlik önlemleri gerçekten çok üst düzeydedir. Ancak bu güvenliği geçebilen kişiler firma personeli olduğu için aslında her an böyle bir risk bulunmaktadır.
Bunun yaşanmış örneklerini ne yazık ki daha önce gördük, bir çalışan üzerinden sızdırılan chat konuşmaları veya başka örnekler, özetle burada cloud firmasına çok büyük iş düşmektedir. Kimlerin hangi verilere ulaştığını sağlıklı bir şekilde takip edebiliyor olması gerekmektedir ve tabi ki böyle bir sızıntı sonrası firma zararının tespiti ve bunun ödenmesi, siber sigorta kapsamına girip girmemesi gibi durumlarında netleştirilmiş olması gerekiyor ki bu konulara makalenin ilerleyen bölümlerinde değineceğim.
Erişilebilirlik
Tüm verilerinizin internet ortamında olduğu düşünülürse olası her kesinti sizin verdiğiniz servislerdeki kesinti olarak size geri dönecektir.
CC’ in bizlere sunduğu en büyük hizmetlerden biri aslında HA yani yüksek erişilebilirliktir. Bizlerin inanılmaz maliyetler ile sağlayacağı bu yapıyı hali hazırda kurmuş olan global bir oyuncunun ( Microsoft, Amazon, Vmware, IBM vb ) platformuna geçmek son derece karlı bir iştir. Çünkü bizim böyle bir yapı sunmamız için yedekli internet hatları, yedekli sunucular, yedekli jeneratör, felaket anı için benzer bir veri merkezi ve sürekli olarak bu veri merkezlerinin güncel tutulması gibi çok ciddi maliyetlerle erişebileceğimiz up time ( çalışma süresi ) lara var olan CC veri merkezileri ile %99.9 ile ulaşılabilmektedir.
Hizmet sağlayıcılar bizlere sundukları tüm hizmetlerin kesintisiz bir şekilde çalışması için gerek felaket senaryoları, gerek donanım veya platformda oluşacak sorunlar gerekse dış tehditler sonucu oluşacak tüm servis kesintilerine karşı korumak zorundadır.
Uygulama Güvenliği
CC mimarisini hatırlayacak olursak uygulamaları biz SaaS olarak nitelendiriyorduk. Bu yapıda güvenlik tamamen servis sağlayıcıya aittir. Bu konuyu daha iyi anlamak için yine CC makalesinden kısa bir alıntı yapmak istiyorum.
CC bize 3 farklı servis modeli sunmaktadır.
SaaS – Software as a Service
PaaS – Platform as a Service
IaaS -Infrastructure as a Service
Bunlardan bizi ilgilendiren ise SaaS modelidir.
SaaS – Software as a Service
Yazılımı bir servis olarak sunan bu son iş modelinde alıştığımız yazılımları artık bulut bilişim üzerinden temin edebiliyoruz. Kiralama usulü ile ihtiyaç duyduğumuz süre boyunca kullanabildiğimiz tüm programların cloud versiyonlarını yakın zaman içerisinde görebileceğiz. Örneğin şu anda satışı yapılan Office 365 ürünü ile Office uygulamalarını platform bağımsız olarak internet üzerinden istediğiniz yerden kullanabiliyorsunuz. Yani yanınızda laptop vb bir aygıt taşımanıza gerek yok. Ayrıca ihtiyacınız olduğu kadarını alıp gereksinimleriniz bittiği anda artık ürünü kullanmak zorunda değilsiniz ve tatbikî ücretini de ödemeye gerek kalmıyor. Özetle SaaS ile artık kurumlar kullandıkları kadar ödeyecek, her yerden yazılımlara ulaşabilecek, cloud üzerinden çalıştığı için bu yazılımların yükleme bakım vb sorunları ile zaman ve para kaybetmeyecektir. Buna hizmetlere diğer örneklerde Online ofis uygulamaları noktasında Google Docs ve Zoho, CRM yazılımları konusunda SalesForce.Com, insan kaynakları yazılımları konusunda Taleo.com’ dur.
Bu noktadan bakıldığı zaman tüm alt yapı CC servis sağlayıcısı tarafından sunulduğu için bu konudaki tüm önlemleri de CC servis sağlayıcısı almak zorundadır. Bunu bir örnek ile açıklamak gerekirse, örneğin aldığınız bir cloud hizmeti olan Google apps üzerinde çok önemli dokümanlarınızı saklıyor, işliyor ve belki de paylaşıyorsunuz. Google firmasından kaynaklı uygulama tarafındaki bir hatadan dolayı sizin dokümanlarınız başka kişilerce görünebilir bir hale gelirse bu çok ciddi bir güvenlik zafiyeti doğurur. Bu nedenle servis sağlayıcıları bu konuda çok ciddi önemler alıyor olması gerekmektedir. Ancak yine bu risk mevcut uygulamalarımızda da bulunmaktadır. Yine örnek olarak basit bir pdf okuyucusu dediğimiz Adobe Acrobat reader bile sürekli olarak güvenlik yamaları çıkarmaktadır. Yani yazılımlardan doğan güvenlik zafiyetleri aslında cloud ile gelen yeni bir risk değildir. Ancak sorun bu gibi bir programdan kaynaklı bir sorun belki bazı dokümanlarınızın gizliliğini tehlikeye atarken cloud üzerindeki uygulamalarda oluşacak bu tür bir sorun tüm dokümanlarınızı tehlikeye atabilir.
Yasal Uyumluluk
Verilerinizi Bulut’ a gönderirken düşünmeniz gereken bir noktada yasal zorunluluklardır!
CC’ in belki de en karışık ve anlaşılması zor olan risk – güvenlik modeli, kanunlar ile başlamaktadır. Türkiye de henüz aktif olarak sunulan hizmetler olmadığı için bu konuda hazır bir kanun yoktur. Sadece finans kuruluşları için mevcut finans datalarına özel olarak BDDK tarafından verilerin yurt dışında saklanamama durumu söz konusudur. Böyle bir durum BDDK ile kurumunuz arasında soruna yol açacaktır ( olası bulgu nedeni ). Bunun dışında ne yazık ki ülkemizde henüz hazır bir kanun bulunmamaktadır. Ancak dünya örnekleri üzerinden ilerleyebiliriz.
Cloud konusunda dünya üzerinde oturmuş yasalarda en çok göze çarpan sorular aşağıdaki gibidir.
Verilerin Fiziksel Lokasyonu
Fiziksel olarak verileriniz nerede saklanıyor?
Anlaşmazlık halinde mahkeme yeri neresi olacak?
Verilerin Sorumluluğu
Veri merkezi felaket ile karşı karşıya kalırsa ne olacak?
Gizlilik ihlaline ilişkin herhangi bir sorumluluk kapsama alanı var mı?
Veri merkezi atak alırsa ( hacking ) ne olacak?
Fikir Mülkiyeti Hakları
Verilerinizin fikir mülkiyetleri yasalar ile korunuyor mu?
Ticari sırlar ne kadar güvende?
Üçüncü Şahısların Erişimleri?
Bu maddelerin açıklamaları ise aşağıdaki gibidir.
Fiziksel olarak verileriniz nerede saklanıyor?
Verilerinizin fiziksel olarak hangi lokasyon da olduğunu aslen bilemiyorsunuz. Dünya üzerindeki farklı veri merkezlerinde replikasyon ile verileriniz sürekli yer değiştiriyor. Ancak içinde bulunduğunuz ülkenin kanunları gereği verilerinizin tam olarak nerede olduğunu biliyor olmanız gerekmektedir.
Anlaşmazlık halinde mahkeme yeri neresi olacak?
Cloud hizmeti veren kurum ile müşteri arasında bir anlaşmazlık çıkması halinde hangi ülkenin kanunları geçerli olacak ? Örneğin Çin de ticaret yapan bir firmanın cloud vender ı olarak Amerikan bir şirket seçmesi durumunda eğer bir anlaşmazlık olursa cloud venderı tabiki Amerikan yasalarını tercih edecektir, peki Çinli üretici?
Veri merkezi felaket ile karşı karşıya kalırsa ne olacak?
Olası bir felaket anında veri merkezi iş görmez duruma düşerse sorumluluk kimde olacak ve bundan doğan zararı sigorta şirketi karşılayacak mı?
Gizlilik ihlaline ilişkin herhangi bir sorumluluk kapsama alanı var mı?
Bulut bilişim altyapısından kaynaklanan bir veri sızması durumunda sorumluluklar net belirtilmiş durumda mı ? Yani cloud satıcısının kendi hatasından kaynaklı bir sızma durumunda ne yapacağına dair bir politika sahibi mi ? Bu konuda siber sigorta düşünülebilir.
Veri merkezi atak alırsa ( hacking ) ne olacak?
Her ne kadar veri merkezleri bu saldırılar için sürekli olarak tedbir alıyor olsa da hiçbir güvenlik sistemi mükemmel değildir. Bu nedenle olası ve hacking sonrası müşteri karlılığı konusunda bir yorum ile hizmet sağlayıcıya dava açabilir mi?
Verilerinizin fikir mülkiyetleri yasalar ile korunuyor mu? Eğer Korunuyor ise hangi ülke kurallarına göre korunmaktadır.
Telif hakları, eserin meydana getirilmesiyle kendiliğinden doğar. Siz bir eser ( sizin verileriniz ) meydana getiriyorsanız bunu meydana getirdiğiniz ülkenin yasaları tarafından korunmaktadır. Fikri mülkiyet hakları ülkesel olarak korunmaktadır. Ülkesellik ilkesine göre, bir fikri mülkiyet hakkı, hangi ülkede korunması isteniyorsa o ülkenin mevzuatı çerçevesinde ve sadece o ülkenin sınırları içinde korunur. Ancak ülkesellik ilkesi, yabancıların Türkiye’de, Türk Hukuku çerçevesinde korumadan yararlanmasına engel değildir. Benzer şekilde Türk vatandaşları da yabancı ülkelerde korumadan belli şartlar çerçevesinde yararlanır.
Ticari sırlar ne kadar güvende?
Ticari sırlarınızın başka kişilerse görüntülenmemesini nasıl sağlayacaksınız, bunun için izleme günlüklerini sizde görebilecek misiniz?
Şahısların Verilere Erişimi
Cloud sağlayıcısı bazı durumlarda destek firmaları, teknoloji firmaları veya başka amaçla 3. şahıslarca eğer datalarınıza erişim izni verecek ise bunu mutlaka size bildirmesi gerekmektedir. Eğer bu sözleşenizde yok ise mutlaka bu konuya dikkat edin.
Hizmet Sağlayıcı Bağımlılığı
Sahip olduğunuz verilerin başka bir firma sunucularında tutuluyor olmasının risklerini görmezden gelemeyiz!
Eğer global oyuncular ile bu oyunu oynarsanız muhtemel sorun yaşamayacaksınızdır. Tabi ki bu demek değildir ki hiç sorun yaşamayacaksınız! Bundan önceki örneklere baktığımız zaman günümüze kadar gelen ve tüm global oyuncuların sunduğu cloud servislerinde ciddi manada toplamda 10’ a yakın sorun vakası görülmüştür ve bunlar 8 – 10 saatleri bulan ve bazen de ne yazık ki veri kayıplarına neden olan vakalardır. Bu durumların nadir de olsa olabileceğini ve bunun CC’ in bir riski olduğunu unutmayın. Bu nedenle mutlaka siber sigorta konusunu iyi araştırmalı, global oyuncu ile yukarıdaki kanuni gereksinimler konusunda çok iyi bir anlaşma yapmalı ve her zaman için bir B planınızın olması gerektiğini unutmayın. Buradaki en büyük risk tüm verilerinizi cloud servisi sağlayan firmaya gönderdiğiniz için aslında firmanızın geleceğinizde bu firmaya bir nevi bağlamış oluyorsunuz.
Bant Genişliği ve Veri Transferi
Eğer yüksek bir bant genişliğine sahip değilseniz aldığınız servis kalitesi de düşecektir.
Bu tür durumlar için mutlaka şirket olarak bir felaket politikamız olmak zorundadır. Türkiye şartlarını düşündüğümüz zaman Cloud servisi veren firmanın hiçbir zaman kesinti göstermemesi halinde bile sizden kaynaklı sorunların olabileceğini unutmayın. Bu nedenle bu tür kesintilerde verilerinize ulaşamayacağınızı ve hizmet veremeyeceğinizi düşünmeniz, bunun doğrultusunda bir takım aksiyon planları hazırlamanız gerekmektedir.
Evet buraya kadar temel olarak Cloud Computing Risk ve Güvenlik zafiyetlerinden bahsettik, ancak bu riskler ve zafiyetler aslında aldığınız cloud hizmetlerine göre farklılık göstermektedir. Yani makalemin başında da belirttiğim gibi public, private veya hybrid cloud hizmetlerinin birbirinden farklı mimariler sunması nedeni ile riskleri farklı olacaktır. En büyük risklerin public cloud üzerinde olduğunu ve bu nedenle bu başlık üzerinden ilerlediğimizi belirmiştim. Bu bölümde ise bir farklılık üzerinde daha durmak istiyorum. Bu da aldığınız cloud hizmetinin modeline göre değişen güvenlik ve risk durumlarıdır. Bildiğiniz gibi hangi cloud yapısını alırsanız alın yine bu cloud yapısı içerisinde size sunulan temelde 3 servis modeli vardır. Her servis modelinin ise kendine özgü güvenlik zafiyetleri ve risk sorumluluk dağılımları söz konusudur.
Bu modellere göre sorumluluklar aşağıdaki şekilde özetlenebilir
Software as a Service (SaaS): Güvenliğin sağlanmasındaki en büyük sorumluluk servis sağlayıcıya düşmektedir.
Infrastructure as a Service (IaaS): Güvenliğin sağlanmasındaki en büyük sorumluluk müşteriye aittir.
Platform as a Service (PaaS): Güvenliğin sağlanmasındaki sorumluluk servis sağlayıcı ve müşteri arasında hemen hemen eşit seviyede paylaşılmaktadır.
Yani özetle piramit’ in tepesine doğru çıkıldıkça servis sağlayıcıların sorumluluğu artarken ( sundukları hizmet artmaktadır ve buna paralel olarak riskleri de artmaktadır ), aynı şekilde piramit’ in tabanına doğru inildikçe müşteri riskleri artmakta çünkü servis sağlayıcının sunduğu hizmetler azalırken müşterinin kendi sağladığı hizmetler artmaktadır.
Evet, bu kadar bilgiden sonra makalemi özet bir sonuç ile bitiriyorum
Sonuç
• Altyapısı oturmuş bir hizmet.
• Güvenlik konusunda, sunduğu hizmetler kadar öncü ve esnek değil.
• Gerek servis konusunda gerekse bu servislerin güvenliği konusunda bir standart yok.
• Türkiye de yaygın olarak sunulan bir hizmet veya destek yok.
Umarım faydalı bir makale olmuştur. Bir sonraki makalemde görüşmek dileği ile.
Orjinal Link:
http://www.cozumpark.com/blogs/cloud_computing/archive/2011/01/02/cloud-computing-risk-and-security-assessment-bulut-bili-im-risk-ve-g-venlik-de-erlendirmesi.aspx
by: Hakan Uzuner
10 Aralık 2010 Cuma
Aşık ile Maşuk
Okyanusların girdabında kaldım,
Hortumların markajında kaldım,
Dedikoduların cereyanında çarpıldım,
Ümit oldum dibe daldım...
Hayat altta kalanın canı çıksın oyunu,
Ben altta kaldım,
Dersimi aldım,
Yüzüstü kaldım,
Hastalık salgın,
Leşleri yaygın..
Yine yalnız başımayım,
Yine işi başından aşkınım,
Beni sevdiğin kadar sana aşığım,
Bana kızdığın kadar sana kızgınım,
Bağışlayın ben bir kaçkınım..
Saatler yine erkene geldi,
Ben yine geç kaldım
Yeni bir uyarı daha aldım,
Konuşurken yine ayarı kaçırdım,
İnzivama daldım.
Öğrendim güzellik her şeymiş,
Çok seven de kalırmış elbet ya ya..
Takva hayat,
Kıymetsiz binmiş değere edepsiz..
Öğrendim güzellik her şeymiş,
Sakatlanma koca terk edermiş,
Hüzünlenme zulüm var ona da çünkü
Ya Kahhar o günü beklermiş...
Senin benden başka birçok sevgilin var ama..
Benim tek sevgilim sensin.
Deniz bile kabul etmez beni atar karaya..
Bir hiçim,içimi bilensin.
Talihin bir zerresi rast gelseydi ya bana...
Sana.. kavuşurdu maşuk.
Ruhum beden odasında hapis hergün ağlar.
Yine demir perde bedbahtım...
Gözyaşları mum gibi meczubun,
Yırtma son satırları bu mektubumun..
Güvercinin bileğinde onca yolu kat ettiği..
İki gün iki gece harp ettiği.
Ben şefkatli bir aşığım,
Ben de şefkate açım,
Kafa bedenden uçacak geçmişe takılır saçım,
Her gün tövbekar her gün günahkarım.
Kah bir dert kendimden,
Kah bir meltem rahmetten,
Korkuyorum kendimden,
Nefis bana hakimken,
Mutluyum sen bana sahipken.
Ümit iyice düşünür,
Ben büyürüm ve de düşlerim küçülür,
Canım maşuk aşığa,
Aşık maşuka aşık...
14 Ağustos 2010 Cumartesi
Cloud Computing
Çalıştırmak istediğiniz bir program için gerekli olan sistem gereksinimlerinden kurtulmaya hazır mısınız? Eğer yanıtınız evet ise, Cloud Computing (Bulut hesablama) adlı yeni teknoloji, tam olarak sizin isteğinize hizmet edecek bir uygulama.
Cloud Computing, alışılageldiği üzere işlemlerin sizin kendi makineniz üzerinde çalıştırılmasının bir adım ötesine geçerek, ihtiyaç duyulan verilerin ve uygulamaların uzaktaki bir çok bilgisayarda tutulması ve çalıştırılması anlamına geliyor. Hesaplanan verilerin ve çalıştırılan uygulamaların sonuçları internet bağlantısı üzerinden tekrar sizin bilgisayarınıza yönlendiriliyor. Tasarımdaki bu esneklik, internet bağlantısının yüksek hızlarda olması haricinde, son kullanıcıya neredeyse hiçbir yük getirmiyor. Donanım yükünü ve diğer ara birimlerin etkisini ortadan kaldıran Cloud Computing işlemi, sadece bir Ethernet kartına ve internet bağlantısına gereksinim duyması açısından, yüksek hızda internet kullanan kullanıcılar için ideal bir çözüm. Sağladığı platform bağımsızlığının yanında, Cloud computing işlemini kullananabilmek için belli bir işletim sistemine sahip olmanız da gerekmiyor. Bu da demek oluyor ki işletim sisteminizin Linux veya Windows tabanlı olması, uygulamaları çalıştırabilme önünde bir engel teşgil etmiyor.
Cloud Computing’in çalışma mantığı aslında web tabanlı yazılımlar başta olmak üzere birkaç yazılım türünde gizli. Bunlar içerisinde ağ üzerinde çalışan yazılımlar bulunmaktadır. Bunlar tarayıcı yüzünden ulaşamayacağımız Client/Server mantığıyla çalışan uygulamaları destekler. Buna güncel örnek vermek gerekirse, çağın oyun oynama anlayışını değiştirme potansiyeline sahip olan www.onlive.com sitesinin uygulaması başı çekiyor. Ücret karşılığı aldığınız pakete dahil olarak gelenler, sadece internet ortamına açılmanızı sağlayan küçük bir konsol ve tek bir joystick. Sizden tek istenen ise ortalama 8mbps gibi bir bağlantı hızı. Konsolunuzun tek yaptığı, dijitalleştirilen hareket verilerinin yüksek internet hızı ile sunucuya iletilmesini sağlamak ve sunucuda oynatılan oyunun sonuçlarını sizin monitörünüze, televizyonunuza aktarmak. Sitenin bahşettiği gecikme süresi ise 10 milisaniye gibi fps oyuncularını bile zorlamayacak derecede ufak bir süre. Grafiklerin ve arka plan işlerin server üzerinde koşturulması nedeniyle yüksek donanıma bütçe ayıramayacak insanlar için gayet makul bir uygulama.
Cloud Computing’in temelleri
Cloud Computing’in temellerinde hosting ve grid computing mantığı yatıyor. Uygulama ve işlemleriniz devasa server farm’lara (sunucu çiftlikleri) gönderilerek depolanıyor, gereksinim duyulan işlem gücü ise serverlar ve dağınık sistemler tarafından karşılanıyor. Aslında bu işlem biçimi, yıllar öncesinde uygulaması başlatılan SETI projesi gibi (http://www.seti.org/Page.aspx?pid=1366 ) dünyadaki milyonlarca gönüllü insanın bilgisayarlarının işlem gücünü kullanma açısından çok da yabancı olduğumuz bir uygulama çeşidi değil.
Bulut hesaplama kümelerinde bulunan uygulamalar ise, yine bu hizmeti sunan şirketler tarafından belirleniyor. Microsoft .Net platformuna destek verirken Sun’da Java platformunu destekliyor. Siz ise, ihtiyacınız olan uygulamaları (Örneğin, SqlServer, Oracle gibi) kiralayarak kullanıyorsunuz.Buna Utility Computing deniyor. Uzaktaki sunucu kümelerine ise, kullandığınız disk alanına ve işlem kapasitesine göre ödeme yapıyorsunuz. Gördüğünüz gibi, bulut hesaplamanın aslında şimdiye kadar aşina olunmamış pek bir yönü yok. Bilişim sektöründe alışık olduğumuz üzere, yapılan birkaç şeyi birleştirip yeni bir şeymiş gibi sunulması mantığının devam ettirildiği bir uygulama çeşidi. Bu günden bu konsepte yatırım yapma şansı olanlar için şu kesinlikle söylenebilinir ki karlı çıkacaklardır.
Bulut hesaplama konsepti Adobe Air gibi platformları oldukça yaygınlaştırabilir. Bildiğiniz üzere Adobe Air, internet üzerindeki uygulamaların, sanki bilgisayarınıza kurulan bir yazılım gibi masaüstünüzde çalıştırabilmesi esasına dayanıyor.
Cloud Computing’in Diğer Unsurları
Bulut hesaplamanın en önemli unsurlarından birisi, servis olarak altyapısı yani IAAS (Infrastructure as a Service). Bu bildiğimiz sanallaştırma hizmetleri gibi altyapı servislerinin sunucu çiftliklerinde yapılması esasına dayanıyor. Yani geliştiriciler istedikleri sistemlere sahip olabiliyorlar ve bunları kontrol edebiliyorlar. Buna örnek olarak Amazon EC2 servisini gösterebiliriz.
Bir diğer unsurumuz ise servis olarak platform. Yani PAAS (Platform as Sevice). Burada, geliştiricilere, uzak sunucularda barındırılmış komple bir geliştirme ortamı sunuluyor. Bu sayede bilgisayarınıza bir library indirmeden işlemlerinizi gerekleştirebiliyorsunuz. Buna örnek olarak, Google’ın Chart API’si veya Google’ın Pyhton (Django) kütüphanesi Google App Engine verilebilir. Her zaman olmasa da bu kütüphaneleri kullanarak geliştirdiğiniz yazılımları isterseniz kendi pcnizde, isterseniz de sağlayıcının sunucusunda tutabilirsiniz. Bu yüzden bu tarz sistemlerle geliştirilmiş yazılımlara bulut yazılımı ( Cloudware ) deniliyor.
Son bir unsur ise, servis olarak yazılım yani SAAS(Software as Service). Buradaki mantık daha çok son kullanıcıyı ilgilendiriyor. Müşteriler geleneksel yazılım satın alma modelinden vazgeçerek daha ileri gidiyorlar. İsterlerse bir yazılımı ihtiyaçları ölçeğinde kiralayabiliyorlar. Bu ihtiyaçlar, zaman, işlem gücü veya kapasite olabiliyor. Örnek olarak, bir oyunu sadece bitirdiğiniz zamana kadar kiraladığınızı düşünün. Bu uygulamalar platformdan bağımsız oluyorlar ve kullanıcılara ekstra sunucu, yazılım, bakım, eleman gibi maliyetler çıkarmıyorlar. Bu durumda uygulama geliştirici birden çok lokasyonda kurulu uygulamada çıkacak sorunlar için endişelenmek durumunda kalmıyor (bakım, hata düzeltme vs gibi). Saas’la ilgili ayrıntılı bilgi almak için burayı takip edebilirsiniz.
Güncel Cloud Computing Servisleri
I) Microsoft Azure
Windows Azure, kısaca, geliştirdiğiniz uygulamaların Microsoft sunucularında barındırılması esasına dayanıyor. Bu sunucularda Azure servislerinden (geneli .Net platformu destekli) faydalanabiliyorsunuz. Bunlar içerisinde .Net framework hizmetleri, Sql Server Hizmetleri, Live servisleri, SharePoint servisleri ve Dynamics (Microsoft’un CRM yazılımı) servisleri bulunuyor. Size http://myapp.azure.com gibi bir alan adı veriliyor. Siz elinizdeki domaini buraya yönlendiriyorsunuz. Tabii uygulamalarınızı azure’ye göre modifiye etmeniz gerekecek. Bunu Visual Studio içerisinden kolaylıkla yapabilirsiniz.
Sonuçta geliştirdiğiniz uygulamalar yukarıdaki servislerden(Utility computing) belirli bir ücret karşılığı yararlanabiliyorlar. Sizde işlemci kullanım oranınıza ve depolama alanı ihtiyacınıza göre bir ücret ödüyorsunuz.
II) Sun Open Cloud
Sun Open Cloud ise, sektördeki ilk açık kaynak bulut hesaplama sistemi oluyor. Sunduğu servisler; Java platformu desteği, Mysql ve OpenSolaris. Bu platformun temel amacı, uygulamalarınızın aynı platform üzerinde bulunan uygulamalarla entegre çalışması. Bu sayede bir topluluk bilinci oluşturulması amaçlanıyormuş. Yine Windows Azure’de olduğu gibi Sun OpenCloud’da da iki servis mevcut ve siz bunları kullanma oranınıza göre para ödüyorsunuz. Bu servisler, Sun Cloud Storage Service (Bulut Veri Depolama Servisi) ve Sun Cloud Compute Service (Bulut Bilgi işleme Servisi). 2009 yazında faaliyete başlayacak servis şimdiden oldukça ses getirdi.
III) Google App Engine
Google tarafından sunulan Google App Engine, daha çok Pyhton üzerinde Django çatısıyla kullanılıyor. Bu platformun esnekliği diğerlerine göre oldukça düşük. Ama yinede oldukça yenilikçi fikirleri var. Google bu servisiyle maliyeti düşük uygulamalar için bir kapı açmış oluyor. Google App Engine ile uygulama geliştirmek için, App Engine SDK’sını edinmeniz gerekiyor. Bu Api’ler içerisinde Google’ın diğer servislerine entegrasyon ve Veritabanı işlemleri, Kullanıcı işlemleri veya Önbellekleme işlemleri gibi çoğu işlem için hazır destek var.
Sonuç
Sonuç olarak, geleceğin bilgisayar yönetim temellerinin bulut hesaplama sistemlerinde yattığını söyleyebiliriz. Tabi ki bunun için önümüzde oldukça uzun bir yol var. Son kullanıcı bazında düşünürsek internet hız standartların geliştirilmesi ve insanların da bu sisteme alışmaları biraz zaman alacaktır. Sonuç olarak da insanlar, her zaman her yerden ve her platformdan bilgiye erişebilir ve onu işleyebilir hale gelecekler. Bu sebepten dolayı internet yazılımları ve onları barındırabileceğimiz Cloud Computing sistemleri günümüz kriterlerinde geleceğe yönelik yapılabilecek en önemli yatırımlardır. Benim bakış açıma göre bunun bilincinde olup, bu pazara önceden yatırım yapmak, hizmeti sağlayana büyük ölçekli karlar getirecektir.
Saygılarımla,
Ümit Can Türker.
23 Temmuz 2010 Cuma
Kötü insanları tanıma senesi
Sensiz geçen her gün için kapıma çelenk gönder.
Kahır bu adamı yere devirdi kulaklarım sağır,
Hoş sesinle bana bağır hafiflesin yüküm ağır.
Gözüm ağladıkça gamzelerim gülmemekte,
Ruhum yıpranmadıkça kalemim hareket etmemekte.
Nefesle inşa ettiğim sözüm kulaklarına borçtur.
Şeytan güvendiklerimi gömdü, lan ne iştir?...
Ne olur üzme kendini, güneş habercisi geceler.
Zorlasam da çıkmamakta ağızdan o kolay heceler.
Hiç bilmediğim bir yerde en çok bildiklerimleyim.
Onları silmek isteyenlere karşı muharebelerdeyim.
Benim bir kitaptır arkadaşım, muhabbeti yarım kalır.
Zaman sanığım olsa şimdi idam ederim adı kalır.
Senden korkum olmasa kurşunu kafama ellerim hediye alır.
Anlaman zor ya neyse... Ahım gider vahım kalır.
Kötü insanları tanıma senesi.
Can çekişmekte adımın 3 hanesi.
Yaşamdan soğumamın çoktur bahanesi.
Günden güne yırtılmakta kalbimin 12 perdesi.
Korkutur cesaretimi iradesizlik sillesi.
Bak dayandım olmadı.
Çek silahını vur,
Elim belime varmıyor affet!...
Bugünüme kusrum var,
Dostum canıma mı kastın var?
Kim?, hekimse hakimim olsun.
Tek duvara tek kafa depremim olsun.
Sus!... yaralama şansım var,
Ümit kaç!... firara hakkın var.
Benim gerçekliğimin ölümsüzlüğü yaşatmakta hüznümü.
Kendimi kendime hediye ederek kutladım son doğumgünümü.
İnanmasan da geçer sayılı zaman, nöbet vaktin dolacak aslan.
Sabrın tadı ki acı da olsa tatlıdır ya meyvan.
Bakacağım tek yön önüm. Doğru rotayı izler gözüm.
Rüzgara emanet sözüm. Hasretlerle yandı gönlüm.
Yalnızlığım kalbime zulüm. Korkutmakta her an ölüm.
Ben bir pembe diziyim her günüm bir bölüm.
Dişlerimden gardiyanlar, hislerimden çağlayanlar,
Kirlerimden bataklıklar, kemiklerimden korkuluklar,
Parmaklarımdan sivri bıçaklar yaratıp savundum kalemi.
Sırrı açmak cinayetti, bir kilo altın sükunetti.
Toprakla aramdaki mesafe kadar, hayat değil uzun.
Adiler yoluma tuzak kursun. Geri teper her efsun.
Yunusun gözleri kara bulutlarla dolsun.
Yok elinde sabırdan öte bir kozun yunusum...
21 Temmuz 2010 Çarşamba
Sen hiç sevmeyi bilmezsin
Durdum derken sürüklenmeye başlarım yine ,
Yazıp tüketirsem acım biter sanmıştım
Ama yeniden yastayım hay canına yandığım..
Suskunluğuma aldanma
Bakışlarım kafi yakmaya
Yalnızlığım elle tutulacak kadar yakında
Düşünüyorum sessiz ol
Gücün yoksa bana katlanmaya karşımdan defol !
Tutup tere attığın
Suretimdi baktığım
Denize düşsem de sen gemini kurtar
Karaya çıkan yolu yüzdüm kaç kere
Galip benim böyle kral gibi söyle havan kime?
Ben planlayana kadar olup bitiyor herşey ,
Ben kurana kadar dağılıyor hayatım ,
Hülyalarıma bak iki dirhem bir çekirdek ,
Aldanıyorum ölene dek , şeytan aldatınca kikirdek.
Tanırım seni sen hiç sevmeyi bilmezsin
Kaybolsam hafta olur beni aramaya bile yeltenmezsin.
O zaman
Gel günahsız git günahlarla
Koy beni yerine bu yangınıma üfle.
Gel hatasız git hatalarla
Vur beni dibime şu hallerim ne külfet.
Ben bir iki şey biliyorum , üç-dört şey ekliyorum.
Gerekmez Bana kimselerden gelecek yorum.
Ayaklar benim , yazan kol benim kolum.
Düşünen pay da benim bu treni çeken ray da.
Bilir misin rap için güneş de benim ay da.
Aldım başımı yürüyorum kelle koltukta.
Selle aşar takam ırmakları yoklukta.
Neden kimileri gözüm görür her boklukta
Gücünüz aynı güçsüzlük çoklukta.
Ölümü gömdüm gözlerinde şimdi sıra toprakta.
Bakalım o seni nasıl ölüme gömecek son trakta.
Doğru kazan yalan sat da doy doy tatta.
Zehirli akrep itinaya aranır maksatta.
İçine kibir ateşi düşmüş nefisleri söndür ilk fırsatta.
Aşağıda selametin varsa tepeden düş atla Kasva!..
5 Temmuz 2010 Pazartesi
Onları da anlıyorum
Vaktim olur zayi, etme böyle kırma yârini.
Bir işaret et! Bir çizikten yol bulurum.
Bir çizikten değil miydi onca köprü kurduğum?
Ey askerim kurşunum, kulun hâli ayni kalem-i kurşun.
Anlatayım söyle ki;
Dışa kapanıktır başı, yavaş açılır dışa ilki.
Ucu sivrildikçe olur sanki ormanda gezen tilki.
Ask şarabımı alkol sanar kınarlar beni.
De ki öyleyse Ümit başı dönmüş ayyaşın teki.
Manzarayı bilir misin hiç görmediğin yerlerdeki?
Bilmeden konuşmak aptallık değil de ne ki peki?
Anlamsızlaşmış bakışları çoğunun.
Şeytanlaşmış içi melek görünen çocuğun.
Düşününce kötüyü tahmin edemezsin ateşini içime işleyen soğuğun
Bana bir çıkış yolu bulun, sonu gelsin kâbusumun.
Artik Kasva yorgun düştü.
Seher vaktim umut kuşum yine cik cik ötüştü.
Can, Ümit mahkûmuyla her gün görüştü.
24 saatlik günler onunla hayat bölüştü.
Kalem konuştu..
~Değişen ben değilim dönüşen savaş..~

Anlamıyorum bazen, ne kadar basit düşünme meraklısı şu insanlar..
Bilmiyorlar mı kim fani ve kimler kalacaktır ellerinde..
Gözlerden okuduklarım yanında gereksiz kalır anlatılanlar..
Nedense herkes meraklısı olmuş şaşalı bir maske edinmeye..
“Ne kadar da mutluyum” u göstererek bir yerlere koşturuyorlar..
Umurumda değil aslında kim kimi kovalıyor veya kim ne peşinde..
Sen de okuyabiliyor musun acaba gözlerimi, fark edersen parıldıyorlar..
Bilmiyorum ve de umurumda değil yüzüm hangi ifadeye bürünüyormuş seni görünce..
Herkes çok zayıf sanki ve görüyorum her yerde korkudan saklananlar var..
Toplu hareket etmezlerse hayata direnemeyeceklerinden midir ne..
Ego çuvallarını kıtlıktan çıkmış gibi her fırsatta doldurmaya çalışanlar..
Bazen ben de anlam veremiyorum neden güçlü hissediyorum kendimi böylesine..
Demiştim ya umurumda değil ulu orta havlayanlar..
Haricinde yaşananlar bile mühim değil, hoştu kendimi görmesi senin gözlerinde..
Sezersem vazgeçerim demiştim ya hani, farkında ol ya da olma yüreğini değiştiriyorlar..
Matlaşmış gözlerinin de bir farkı yok artık kurumuş güllerle..
Acaba kaç paralık yüreğin vardı ki değecekti bülbül gözlerinden dökülen yaşlar ?..
Yenilmeyeceğimi bile bile neyin çabasıydı kıyaslamalar başka gönüllerle ?..
Kanadı kırdıktan sonra neyin nesidir şimdi bu rüzgara karşı amaçsız çırpınışlar ?
Vurmamaya çabaladığım acaba görülemiyor mu hala sessizliğimde..
Derler ki, bir yerden sonra acımazmış daha fazla..
Hepsi bu kadar..
25 Haziran 2010 Cuma
~Serçenin gözyaşları kadar..~
Dolunayın odama vurduğu silueti okşadım bu gece,
Her zamankinden daha fazla acı verdi zihnime umursamazsa hücum edişin,
Gözlerim yüz hatlarını çizmeye başladı yine dost bildiğim duvarlarıma,
Hatıraların yaralarıma tuz serpiştirdi ve yine dolu dolu oldu gözlerim..
Son günümün habercisi olacak yarın şen şakrak doğacak olan o güneş,
Kuzusu uğruna ağlayan bu kurttan ziyade başkalarının yüzünü aydınlatacak belki de insafsızca,
Kaybolan yılımın öksüzlüğündeki kalbim, son aşk kırıntılarını pompalayacak yaralarımdan dışarı,
Son defa dökülecek dudaklarımın arasından mezarım olan iki kelimem..
Gözlerime görmemelerini emredeceğim seni, kulaklarıma duymamalarını,
Göz pınarlarım uğruna akmayı kesecek artık, beynim seni düşünmeyi,
Kalbime öldüğünü söyleyeceğim ki çarpmasın artık deli deli,
Martılara da haber salacağım çığırmasınlar artık benim için ileri geri..
ÜcT
Ümit Can - Kimi zaman
Her şeye rağmen mutlu olmak gerekir..
Kimi zaman,
Birbirini seven insanlar için engeller tatlı bir tebessümden ibarettir.
Hayata tutunan bir yanımız vardır hep ama yine de gitmek isteriz kimi zaman..
Tek derdi olan biz değilizdir. Herkesin en az sizin kadar derdi vardır.
Belki de bizden çok..
Belki daha da çok..
Ve belki daha daha çok..
Belki de..
Bu olanlara bir dur diyesimiz gelir..
Ama hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
Zor gelir veda etmek bazı şeylere,
İnanmak istemeyiz gidenlere kimi zaman.
Elimizden gelen şeyin el sallamak zorunda olduğunu sanırız..
Gidiyorsa haklıdır deriz, atarız içimize..
Yardım isteriz yanlış kişilerden..
Hem de çok çok yanlış kişilerden..
Haddimizi bilemeyiz kimi zaman..
Bir yol çizeriz kendimize ama nereye çıktığını bilemeyiz..
Karmaşık bir denkleme dönüşür hayat..
Düşünür dururuz sonra..Hem de kara kara..
Umudumuzu kaybetmeyiz ama yanlış işlerle uğraşırız kimi zaman..
Elimizin altındakileri de bi kenara iteriz..
Yağmurun altına atılsak da unutmamalıyız:
Hayat bir güç savaşıdır..
Farklı yüzlere ihtiyacımız olur arada.
Oysaki güçlüyüzdür..
Hem de çok..
Ve hem de anlam veremeyecekleri kadar..